20 Şubat 2015 Cuma

GUSTAVE FLAUBERT-MADAM BOVARY- ÇİZGİ ROMAN

    NTV Yayınlarının çizgi romanlarından edindim. Kış okuma şenliğinde çizgi roman kategorisi için Madam Bovary'yi okudum. Gerçekten böyle büyük bir yapıtı çizgi roman olarak okuyup haturlamak çok güzeldi.


    Filmini de izlemiştim ama yeniden uyarlanmış hatta başrolünde Mia Kowalski var. Yine bir klasik başyapıt yine filme uyarlanıyor. Yine Mia Kowalski.


   Açıkcası keşke başka birini bulsalardı bu film için çünkü Jane Eyre'ı canlandıran Kowalski'nin burada neredeyse aynı kıyafetler içinde ama tamamen zıt bir karakteri canlandırması iki film arasında hem bağlantı kuracak hem de çokca kafa karıştıracaktır.









Kitap açıklaması

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.

******

Emma nın kişiliğinde 19. yüzyıl Fransa sında kadının kıstırılmış hayatı ve yozlaşmış evlilik kurumunun anlatıldığı roman.

************

Flaubert, Madam Bovaryi yazarken Flaubert olduğunu unutmakta, tüm sorunlarını bir kadının bakış açısıyla incelemektedir. Şakayla da olsa Madam Bovary benim demektedir. Madam Bovary içinde bulunduğu yaşam biçimini reddetmekte, ozanların anlattığı yaşamı arzulamakta, tatlı sözler karşısında kendinden geçmekte, ölümsüz tutkulara inanmakta ve kendini şatolarda yaşıyor görmektedir.

************

Bunun üzerine Madam,İki üç borçlu hastaya mektup yazdı.Sonuç alınca bu yoldaki çalışmalarını arttırdı.her mektubuna ek olarak şunu ilave etmeyi unutmuyordu:Aman kocamın haberi olmasın.Ne kadar mağrur oldugunu bilirsiniz.Beni mazur görün.Hizmetçiniz...Bazen itiraz edenler oldu ise de Emma onlarla çabuk anlaştı.Para bulmak için eski eldivenlerini,eski şapkalarını,kırık dökük ne varsa satmaya başladı.Çekişe çekişe pazarlık ediyordu.Damarlarındaki köylü kanı ona kazanç hırsı vermişti.Sonra şehre indikçe bazı ufak tefek şeyler alıp kasabada satmayı düşündü.Başkası almazsa her yerde m.Lheureux alırdı.

************

Gustave Flaubert gerçekçilik akımının öncüsüdür.Madam Bovary romanı ise, edebiyatta çağ başlatan bir başyapıttır. Madam Bovary bir dramdır;kentsoylu yaşamın batağında, romantik düşlerin peşinde koşan bir kadının dramı.Doyumsuz tutkuların ağında mutluluk hayalleri kuran Emma Bovary, gördüğü bayağılık ve ihanetle yıkılır.Asla yaşamayacağı bir aşk için, şöhretini ve gururunu ayaklar altına alır, hayatını feda eder.Var olduğunu sandığı büyük insani duygular ve değerler, küçük çıkarlar ve para karşısında tuz-buz olur.

************

İyi kalpli olmasına karşın sıradan bir doktor olan Charles Bovarynin yüksek idealleri ve lüks tutkusu olan romantik karısı Emma Bovarynin, yaşamının tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı çeşitli aşk ilişkilerini konu alan roman birçok çevre tarafından ilk çağdaş realist roman sayılır.Madam Bovary ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Yapıt, döneminde büyük yankılar uyandırmış, kitabın tümünün yayımlanması için Flaubertin mahkemeye gitmesi gerekmiştir. Romantizmin idealist yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkan roman, realizm akımının ilk ve en önemli örneklerindendir. Bu kitaptan sonra ‘Bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır. Baş karakter Emma Bovarynin sergilediği davranışlar o dönemde büyük yankı uyandırmış ve bu yüzden yazar Flaubert uzun yıllar boyu çeşitli eleştiri ve suçlamalara maruz kalmıştır.


************

Kendisinden sonra gelen edebiyatı bakış açısı tekniğindeki tutarlı uygulamasıyla ve gerçekliği edebiyatta yeniden kuracak bir dilin, üslubun peşindeki ısrarlı arayışlarıyla bir yüzyıl etkilemiş olan Madam Bovary, gene bir yüzyıl sonra refah toplumlarında en başta kadınları cenderesine alan yabancılaşmanın da önemli habercilerinden biridir: Korkuyu, endişeyi yenmek için tüketime yönelmek, ayrıca modern hayatın açtığı büyük boşlukları eşyayla kapatmaya çalışmak, gösterişli eğlencelerde hayallerinin gerçekleşmesini sağlayacak partneri aramak. Madam Bovary romanı bir kadının olduğu kadar Fransada on dokuzuncu yüzyılın başında doğan kuşağın; hayalden ve yanılsamadan düş kırıklığına uzanan yolun, Flaubertin dünya deneyiminin romanıdır.

************

19. yüzyıl romanının en başarılı örneklerinden birisidir Madam Bovary. Hem ele aldığı konu, hem de Flaubertin üslubudur metni çarpıcı kılan. Anlatılan, Emma Bovarynin trajik hayat hikâyesi ve karşılıksız aşkları gibi görünmekle birlikte Flaubert, Emmanın şahsında, 19. yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını, evlilik müessesesinin insan doğasına aykırılığını, toplumsal değer yargılarının ve ahlâk anlayışının ikiyüzlülüğünü ele alır.Emma Bovary, okuduğu romanların etkisiyle aristokrasiye ve büyük burjuvaziye hayranlık duyan, aristokrasinin bir parçası olmayı hayal eden ve buna ulaşmak için çabalayan, bu sınıfa giremese de, en azından onlara yakın olmayı arzulayan bir kadındır. İçten yapılmış bir pazarlık değildir onunkisi ama bir üst sınıfa dahil olabilmesinin tek yolunu o sınıftan erkeklerle birlikte olmakta bulmuştur. Pasif, silik, Emmanın isteklerini karşılamaktan uzak biri olan Charles ise karısının hırsı nedeniyle felakete sürüklenir.

************

Ama aynada fark ettiği yüzü tuhaf buldu. Gözleri hiçbir zaman bu kadar büyük, bu kadar siyah, bu kadar derin olmamıştı. Benliğine yayılmış yüce bir şey değiştiriyordu yüzünü. Bir sevgilim var deyip duruyordu kendi kendine.Yeni gelişmiş başka bir ergenlik çağı gibi zevk duyuyordu bu düşünceden. Aşkın sevinçlerine, uzun zamandır umudunu kesmiş olduğu mutluluk ateşine sonunda kavuşacaktı demek. Olağanüstü bir yere giriyordu. Burada her şey tutku, coşku, sayıklama olacaktı. Her yanı mavimsi bir sonsuzlukla çevriliydi. Duygunun dorukları, düşüncesinin ışığı altında kıvılcımlanıyordu.(...)Artık eskisi gibi Emmayı ağlatan o tatlı sözleri ve onu çılgına çeviren ateşli okşamaları yoktu. Öyle ki Emmanın içine gömülmüş olduğu o büyük aşkları tükeniyormuş gibi geldi Emmaya, yatağında kendi kendini tüketen bir ırmağın suyu gibi... ve Emma dipte kalan çamuru fark etti.(...)Benden daha güzel olan çok kadın var belki ama ben sevmesini daha iyi biliyorum! Ben senin hizmetkârınım, senin kapatmanım ben! Sen benim kralımsım, putumsum! İyisin, yakışıklısın, akıllısın, güçlüsün!(...)Emma da öteki sevgililer gibiydi. Yeniliğin büyüsü yavaş yavaş bir giysi gibi düşüyor, her zaman aynı biçimi taşıyan, aynı dili konuşan tutkunun tekdüzeliği çırılçıplak ortaya çıkıyordu.İlk yayımlanışında müstehcenlikten yargılanan Madam Bovary, Flaubertin bu önemli başyapıtı, hak ettiği yerde... Oğlak Klasikleri arasında.

************

Madam Bovary romantik düşler peşinde koşan bir kadının romanıdır. Emma Bovary, güzel bir köylü kızıydı. Bir doktorla evlenmişti, orta halli bir yaşam sürüyordu. Sevmek ve sevilmek ihtiyacı, doyumsuz tutkular arasında çırpınıyor, asla ulaşamayacağı bir mutluluğu arıyordu. Bu yüzden korkunç serüvenlere atıldı, çok acı düşkırıklıklarına uğradı. Sevdi, sevilmedi; en değerli, en kutsal şeylerini feda etti, karşılığında ihanet gördü. Ruhundaki sönmeyen tutku onu çok daha korkunç bir akıbete sürükleyecekti. Madam Borvary kadın ruhunun acılarını eşsiz bir güçle anlatan olağanüstü bir romandır. 




BUNU SEVEN BUNLARI DA SEVER:






YERALTI GÜNLÜKLERİ GREGOR VE GRİ KEHANET-SUZANNE COLLİNS



E-kitap olarak okuduğum ve Açlık Oyunları yazarının başka bir serisi olan Yeraltı Günlükleri'nin ilk kitabı olan Gri Kehanet'i hiç sevmedim, sevemedim. Fantastik kitapları çok çok sevsem de Açlık Oyunları'nı hatta sıkıcı denen son kitabı Alaycı Kuş'u bile gereksiz yere içselleştirerek gözlerimde yaşlarla okumama rağmen ben bu kitaptan nefret ettim.


   Sıkıcı, yavan, çocuk kitabı. Cümleler basit ve betimlemeler yararsız. Asla gözümde canlandıramadığım bir yerde asla gözümde canlandıramadığım karakterler bir takım olaylar yaşadılar ve ben hiçbir şey anlamadım.


  Kış okuma şenliğinin fantastik kategorisinde okudum. Hiçbir şekilde seriye devam etmeyi düşünmüyorum.






Kitap Açıklaması 


TUTKUNU OLDUĞUNUZ AÇLIK OYUNLARI SERİSİNİN YAZARI SUZANNE COLLINSTEN RENKLİ YENİ BİR DÜNYA! YERALTI GÜNLÜKLERİ SİZİ SOLUKSUZ TAKİP EDECEĞİNİZ BİR DÜNYAYA DAVET EDİYOR.

Yazın başıdır ve on bir yaşındaki Gregor dışında herkes yaz kampındadır. Gregor, babasının New Yorktaki evlerinden çıkıp kaybolmasından beri küçük kız kardeşlerine bakmaktadır. Özellikle de iki yaşındaki kardeşi Bota. Evlerinin bodrumunda çamaşır yıkarken, Bot bir hava boşluğunun içine düşüp kaybolur ve Gregor da onun arkasından gider. Artık Yeraltındadırlar ve onları bambaşka bir dünya beklemektedir

Fantastik hayranları ve fantastik edebiyata yeni başlayanlar için muhteşem bir macera.
-School Library Journal

Collins, ustalıkla seçilmiş kelimelerle muhteşem bir dünya inşa ederek büyük bir iş çıkarmış. Oradan gitmek için sabırsızlanan Gregorun tersine, okuyucular Yeraltını oldukça fantastik ve etkileyici bulacak.
-Publishers Weekly

Muhteşem bir roman, iyi yazılmış, akıcı, hareketli bir fantastik Özellikle genç fantastik hayranlarını büyüleyecek.
-Booklist

Gregorun ilgi çekici macerası, dev karafatmalar, binek yarasalar ve eflatun gözlü insanların yaşadığı garip bir yeraltı dünyasında geçiyor. Yaratık tasvirleri canlı ve konu oldukça sürükleyici Harika.
-Kirkus Reviews

Duygusal karakterler, yaratıcı araçlar ve alışılmışın dışında bir mekân; tam da genç fantastik okurlarının gönlüne göre.
-Voya




BEN PEK SEVMESEM DE 

BUNU SEVEN BUNLARI DA SEVER:





ÖPÜŞÜNDE SAKLI-JULİA QUİNN



Yine benim eğlenceli prensesimden sıcak bir Bridgerton hikayesi daha. Son kızımız Hyacinth bu kitabın baş kahramanı. Artık Bridgertonlara olan sevgimle ilgili fazla şey söylemeyeceğim. Hepsini çok seviyorum. Okumadığım dört kitabı dahi çok seviyorum. Çünkü onlar benim güzel vakit geçirmem için bekliyorlar orada. Sanki antidepresan gibi hem eğlenceli hem komik hem de yüreğinizi derinden etkiliyor.



Sonu belli olan bir aşk hikayesini nasıl hızla ve merakla okurum diyorsanız size Julia Quinn'in kitaplarını öneririm. Hem de sonsuz güvenle. 
  Benim favori kitabım favori Bridgertonımı da içeren Colin'li Rüyalar Gerçek Olsa. Ama bu kitap ta çok güzeldi. Hatta diğer kitaplardan farklı olarak iyi bir dedektiflik hikayesi de araya sıkıştırmış. Onu da belirteyim.





Kitap Açıklaması 


Gareth St. Clair ciddi bir çıkmazdadır. Ondan nefret eden babası St. Clair mülkünü ve mirasını mahvetme yolunda ilerlemektedir. Gareth'ın elindeki tek şey geçmişin sır perdesini kaldırabilecek ve geleceğin anahtarı olan eski bir aile günlüğüdür. Sorun şudur ki günlük İtalyanca kaleme alınmıştır ve genç adam bu dilde tek bir kelime dahi bilmemektedir.

Sosyete bir konuda hemfikirdir: Hyacinth Bridgerton kimselere benzememektedir. İnanılmaz derecede zeki ve açıksözlüdür. Fakat ona dair bir şey çekici ve eziyet verici Gareth'ı nedense etkisi altına alır.

Her yıl düzenlenen Smythe-Smith Müzikali'nde ikilinin yolları kesişir. Hyacinth İtalyancası mükemmel olmasa da ona günlüğü çevirmeyi teklif eder. Fakat gizemli satırları incelerken peşine düştükleri tüm soruların cevabını birbirlerinde bulurlar. Artık hiçbir şey kusursuz tek bir öpücük kadar saf değildir.

"Günümüzün Jane Austen'ı."

-Jill Barnett-

"Tam anlamıyla kusursuz bir hikâyeci."

-Publishers Weekly-




BUNU SEVEN BUNLARI DA SEVER:





ARDINDA BIRAKTIĞIN KADIN-JOJO MOYES

 
 Bu yılın dördüncü kitabı aynı zamanda benim için kış okuma şenliğinde tarihi kurgu kategorisinde okuduğum kitap.

  Jojo Moyes'in okuduğum üçüncü kitabı. Senden önce ben etkileyiciliğine ulaşmış bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

     Bu kitabın öncesi olarak gösterilen minik kitap Paris'te Balayı 'nı okuduktan sonra elimi Ardında Bıraktığın Kadın'a atmakta zorladım. Paris'te Balayı ince olduğundan mı bilmiyorum çok yavan ve yeni evli çiftlerin el kitabı tarzında geldi bana. Çabuk bitirmeme rağmen pek beğenmemiştim. İyi ki cesaret edip kapağını açmışım bu kitabın.



    Öncelikle söylemeliyim ki balayı kitabını okumanıza hiç gerek yok. Karakterler aynı olsa da birinci kitaptan tamamen bağımsız daha derin bir konu işleniyor ikinci kitapta.

    Yine kadın Amerikalı yazarlarımızın en sevdiği dram konusu Nazilere karşı yaşam mücadelesi olmasa da yine Almanların Fransa'yı işgal ettiği bir dönem anlatılıyor.
  
    Bu tarz kitapları okumayı sevdiğim için kendimi ayıplamalımıyım bilmiyorum ama kış bahçesi, özgürlük için gibi kitaplar hem uzak durduğum hem de elime alınca bırakamadığım tarzlar arasında.

    Kitapta iki kadın karakterin ayrı ayrı yaşam mücadelesi anlatılıyor. Biri geçmişte biri günümüzde yaşayan bu kadınların bir ortak özelliği var. O da bir tablo. Ve bu tablo etrafında iki kadının tek başına ayakta kalabilme savaşı...

    Yazarın geçmiş zaman karakteri aynı zamanda tablodaki kadın olan Sophie 'yi anlattığı kısımlar çok daha çarpıcıydı. Açıkçası 'işte bu roman çok güzel gidiyor' dediğim anda pat diye durdu ve günümüz karakteri Liv'e geçti. Belki aralıklı olarak iki karakteri işleseydi böyle hayal kırıklığına uğramazdım ama Sophie'ye o kadar alışmış ve o kadar sevmiştim ki Liv  bana biraz yavan,yavaş ve mızmız geldi. Yani Sophie 'nin yaşadığı onca ağır şeyden sonra Liv'in başına gelenleri fazlasıyla büyüttüğünü düşündüm. Daha sonra sırf Sophie'nin akıbeti için okudum kitabı diyebilirim.

    Final ise istenen etkileyicilikte istenen çarpıcılıktaydı. Aslında Sarah Jio'nun Gündüzsefası'nın finalinde yapmaya çalışmış olduğu şeyi Jojo Moyes fazlasıyla başarmış diyebilirim.

 


Kitap Açıklaması 

Ardında bıraktığın kadını hatırlıyor musun?
Paris’te Balayı devam ediyor…
Genç ve güzel Sophie, savaşa giden ressam kocası Édouard’ın yokluğunda ailesini ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıdır. Ancak işlettikleri otel bir Alman komutan ile askerlerine hizmet vermek zorunda bırakıldığında huzurlu evleri, korku ve gerilimin yuvası haline gelir. Ve tehlikeli Alman komutan, Sophie’nin büyüleyici tablosuna tutkuyla bakmaya başladığında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anlaşılır…
Neredeyse bir yüz yıl sonra Sophie’nin göz alıcı tablosu Liv Halston’ın evinde asılı durmaktadır. Ölen kocasının hediyesi olan bu tablo, Liv için tüm anılarını gömdüğü bir hazine gibidir. Ancak şans eseri tablonun karanlık geçmişi gün yüzüne çıktığında Liv’in hayatı bir kez daha alt üst olmanın eşiğine gelir…
Ardında Bıraktığın Kadın… Ne pahasına olursa olsun sevdikleri için mücadele etmekten asla vazgeçmeyenlerin öyküsü…
“Tatlı acı romanların ustası Jojo Moyes büyük aşk hikâyelerini en karanlık noktalarıyla ele alırken okuyucusuna alışılmış mutlu sonlardan çok daha fazlasını sunuyor.” Entertainment Weekly
“Lezzetli bir olay örgüsü, capcanlı bir hayal gücüyle yaratılan karakterler ve karşı konulmaz aşklar…” USA Today
“Ardında Bıraktığın Kadın yüreğinize büyük bir darbe gibi inecek, baştan çıkarıcı bir roman.” The Washington Post
“Kararlı ve yürekli âşıkların romanı… Son sayfayı çevirine kadar dünyadan koptuğunuzu fark etmeyeceksiniz.” Los Angeles Times
“Hataları, cesaretleri ve tutkularıyla Moyes’in karakterleri sizi bambaşka bir dünyaya davet ediyor.” Library Journal
“Yüz yıllık bir tablonun etrafında canlanan iki ölümsüz aşk hikâyesi… Bu romanı okumak sıradışı bir deneyim olacak.” Booklist
   



YENİ BİR UYGULAMA :)

BUNU SEVEN BUNLARI DA SEVER: